Diğer

Türkiye 2012 Yılı İlerleme Raporu, Sivil Toplumu İlgilendiren Maddeler

Türkiye 2012 Yılı İlerleme Raporu, Sivil Toplumu İlgilendiren Maddeler    

AB ile Türkiye Arasındaki İlişkiler

Sivil toplum desteği, Ulusal Program ve Sivil Toplum İmkânları çerçevesinde, sivil toplum kapasitesinin geliştirilmesine yönelik olarak daha önce programlanan AB mali yardımı ve Türkiye ile AB arasında sivil toplum diyaloğu vasıtasıyla devam etmektedir. Buna parallel olarak, bu alanda ileride yapılacak yardımlara ilişkin bazı sonuçlara varmak amacıyla,Türkiye-AB Sivil Toplum Diyaloğuna yönelik bir etki analizi yapılmıştır.

Parlamento

TBMM’nin kilit politika zorluklarını ele almadaki rolü sınırlı olmaya devam etmektedir. Sürecin tamamında sivil toplum ve diğer paydaşlar ile sistematik bir istişarede bulunulması için daha fazla çaba sarf edilmesi gerekmektedir. 2011 tarihli yeni Sayıştay Kanununun yürürlüğe girmesiyle genel hukuki çerçevede gelişme kaydedilmesine rağmen, TBMM’nin, performans izleme ve savunma harcamaları dâhil, kamu harcamalarını denetleme kapasitesinde bir gelişme kaydedilmemiştir.
Yargı sistemi

Adalet Bakanlığının, hedeflerine büyük oranda ulaşılmış olan 2009 yılı Yargı Reform Stratejisinin revizyonuna, tüm paydaşların, Türk hukuk camiasının ve sivil toplumun katılımıyla devam edilmektedir.

Yolsuzlukla Mücadele Politikası

Ulusal Yolsuzlukla Mücadele Stratejisi, Saydamlığın Artırılması ve Yolsuzlukla Mücadelenin Güçlendirilmesi Yürütme Kurulu, yolsuzlukla mücadele kurallarını yenilemek üzere teklifler üzerinde çalışmaya devam etmiştir. Bu, suçun mahiyeti ve cumhurbaşkanı adaylarının finansmanı gibi konularda değişikliklerin olmasına katkı sağlamıştır. Ancak, Yürütme Kurulunun teknik işini tamamlayabilmesi için daha fazla mevzuat değişikliğine ihtiyaç duyulmaktadır. Sivil toplumun rolünün de güçlendirilmesi gerekmektedir.

Medeni ve Siyasi Haklar

Adalete erişim konusunda, sınırlı ilerleme kaydedilmiştir. Adalet Bakanlığının internet sayfasında adlı konular hakkında bilgiler ve takip edilecek prosedürler hakkında broşürler bulunmaktadır. Barolar ve diğer sivil toplum kuruluşları da, vatandaşların adalete erişim hakkı bakımından farkındalıklarının artırılmasına katkı sağlamıştır.

İfade özgürlüğü konusunda, bazı gazeteciler aşırı uzun süren tutuklu yargılanmanın ardından serbest bırakılmıştır. Üçüncü Yargı Reformu Paketi, yazılı eserlere yayımlamadan önce el konulmasını yasaklamaktadır. Cezai soruşturmalar konusunda medyaya yönelik kısıtlamalar azaltılmıştır. Ermeni meselesi veya ordunun rolü gibi hassas addedilen birçok konu açıkça tartışılmaya ve muhalif görüşler düzenli olarak açıklanmaya devam etmektedir.

Ancak, yapılan reformlar ifade özgürlüğü alanında belirgin bir ilerleme sağlanması açısından yeterli olmamıştır. İfade özgürlüğü ihlallerindeki artış ciddi endişe kaynağı olmuş, basın özgürlüğü uygulamada kısıtlanmaya devam etmiştir. Gazetecilerin, basın çalışanlarının ve dağıtıcıların hapsedilmelerine ilişkin eğilimdeki artış bu endişeleri artırmıştır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine, Türkiye’de ifade özgürlüğünün ihlal edilmesine ilişkin olarak çok sayıda başvuru yapılmıştır.

İfade özgürlüğü sınırlayan ve vatandaşların bilgi edinme hakkını kısıtlayan, İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanunun revize edilmesi gerekmektedir. Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu ınternette filtreleme sisteminin isteğe bağlı olmasını getiren kararı yürürlüğe girmiştir. Bu konuda, kamu otoritelerinin müdahalesi olmadan bilgi ve fikirleri alma ve iletme hakkına ilişkin olarak Avrupa standartları ile uyumlu bir uygulama yapılması önemlidir.

Örgütlenme özgürlüğüne ilişkin mevzuat, genel olarak AB standartları ile uyumludur. Bununla birlikte, siyasi partiler ve sendikalar ile ilgili hukuki çerçevenin değiştirilmesi ihtiyacı karşılanmamıştır. Derneklere ilişkin mevzuatın sınırlayıcı bir biçimde yorumlandığı ve dernek yöneticilerinin taciz edildiği örnekler mevcuttur. Bir kamu çalışanları konfederasyonu olan KESK’in başkanı da dahil olmak üzere, 70’ten fazla sendika eylemcisinin Haziran ayında olduğu gibi, düzenlenen polis baskınlarıyla tutuklanmaları, uygulamada sendikaların örgütlenme özgürlüğüne gölge düşürmüştür.

Sivil toplum kuruluşları (STK’lar) para cezaları, kapanma davaları ve çalışmalarına ilişkin idari engellerle karşılaşmaya devam etmişlerdir. Sağlık Bakanlığına ilave yetki tanıyan ve Sağlık Meslekleri Kurulunu kuran Kasım 2011 tarihli kanun hükmünde kararname, Türk Tabipleri Birliği ve Dünya Tabipler Birliği tarafından mesleki özerkliği azalttığı yönünde eleştirilmiştir. İki yabancı sivil toplum kuruluşunun Türkiye’de yerleşme talebi reddedilmiştir. Savunma Bakanlığı ve Türk Silahlı Kuvvetlerinde çalışan kamu görevlilerinin sendika kurmalarına ya da sendikalara üye olmalarına izin verilmediği için, silahlı kuvvetlerde çalışan sivil memurlar sendikası olan SİME-SEN’in, kapatılmasına yönelik bir dava açılmıştır. STK’ların mali açıdan sürdürülebilirliğine mani olan yasal ve bürokratik engeller devam etmektedir. İç ve dış yardımların toplanması zordur ve bürokratik prosedürler yavaştır. Derneklere kamu yararı statüsü verilmesi için yapılan başvurularda ve yardım toplamaya ilişkin izinlerin alınmasında ayrımcılık yapıldığı yönünde çok sayıda sıkâyet bulunmaktadır.

Sonuç olarak, toplanma ve örgütlenme özgürlüğüne ilişkin tablo karışıktır. Özellikle Kürt meselesiyle ilgili, ancak sadece bununla sınırlı olmayan gösterilere izin verilmediği durumlarda güvenlik güçleri tarafından şiddet ve orantısız güç kullanımının yaşandığı vakalar mevcuttur. Toplanma ve örgütlenme özgürlüğüne ilişkin anayasal hak zaman zaman oldukça dar yorumlanmıştır. Güvenlik güçlerinin aşırı güç kullanımına ilişkin iddiaların soruşturulması ve uygun görüldüğünde kovuşturulması amacıyla, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanununun revize edilmesi gerekmektedir. Yardım toplanmasına ilişkin kurallar, kısıtlayıcı ve takdire bağlı olaya devam etmiştir. Siyasi partilere ilişkin mevzuat hususunda herhangi bir ilerleme kaydedilmemiştir.

Ankara’da bir ilk derece mahkemesi, Alevi ibadet yerleri olan cem evlerinin kurulmasına yardımcı olan bir derneğin yasaklanması talebini reddetmiştir. Bununla birlikte söz konusu karar, Haziran ayında Yargıtay tarafından bozulmuştur. Dava, İçişleri Bakanlığı tarafından yargıya taşınmıştır. 2012-2013 eğitim-öğretim yılı için Milli Eğitim Bakanlığı tarafından Alevi inancı ile ilgili bilgiler içeren yeni din eğitimi kitapları hazırlanmıştır.

Gayrimüslim cemaatler -dini grupların örgütlü yapıları- tüzel kişiliklerinin bulunmaması nedeniyle hâlâ sorunlarla karşılaşmaktadır ve bu durumun, cemaatlerin mülkiyet hakları, yargı yoluna başvurma, yabancı din adamlarının oturma ve çalışma izni alabilmeleri ve yardım toplama imkânları bakımından olumsuz etkileri bulunmaktadır. Avrupa Konseyi 2010 Venedik Komisyonunun konuya ilişkin tavsiyeleri henüz uygulanmamıştır.

Sonuç olarak, düşünce, vicdan ve din özgürlüğü konusunda sınırlı ilerleme kaydedilmiştir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihadının uygulanması bakımından vicdanı ret konusunda bazı ilerlemeler kaydedilmiştir. Gayrimüslim cemaatlerle diyalog devam etmiştir. Bununla birlikte, azınlık dinlerine inananlar ya da herhangi bir inancı olmayanlar, ayrımcılıkla karşılaşmaya devam etmiş ve aşırı uçlardaki kişilerin tehditlerine maruz kalmışlardır. Tüm gayrimüslim cemaatlerin ve Alevilerin, yersiz kısıtlamalar olmaksızın faaliyet gösterebilmelerine yönelik olarak AİHS ıle uyumlu bir hukuki çerçeve henüz oluşturulmamıştır.

Eşcinsellik Türkiye’de ceza gerektiren bir suç değildir. Bununla birlikte, lezbiyen, eşcinsel, biseksüel ve transseksüeller (LGBTT) ayrımcılık, korkutma ve şiddete maruz kalmaya devam etmişlerdir. LGBTT’ler cinsel eğilimleri nedeniyle işten çıkarılmıştır. Konut ve sağlık hizmetlerine erişim (özellikle transseksüeller için), LGBTT’ye karşı ayrımcılığa ilişkin olarak bildirilen diğer konular arasındadır. Bazı davalar ve adli süreçler devam etmektedir.

2011 yılında Türkiye’de LGBTT’lere karşı yaşama hakkının ihlali, işkence, kötü muamele ve cinsel istismar vakaları bildirilmiştir. Farklı cinsel eğilime veya cinsel kimliğe sahip kişilere karşı işlenen suçların soruşturulması ve kovuşturulması aşamalarında yaşanan eksiklikler, faillerin cezasız kalmasına yol açmıştır.

Azınlıklara Saygı, Azınlıkların Korunması ve Kültürel Haklar

Mülkiyet hakları ile ilgili olarak, 2008 tarihli Vakıflar Kanununda değişiklik yapan mevzuatın kabul edilmesiyle ilerleme kaydedilmiştir. Mevzuatın uygulanmasına devam edilmektedir. Ancak, yürürlükteki mevzuat, hala mazbut vakıfları veya Alevi vakıflarına ait el konulmuş taşınmazları kapsamamaktadır. Avrupa Konseyi’nin Gökçeada ve Bozcaada’ya ilişkin olarak aldığı 1625 (2008) sayılı kararın uygulanması gerekmektedir. Mor Gabriel Süryani Ortodoks Manastırı aleyhinde süren davalar endişe kaynağıdır. Türkiye’nin, bütün gayrimüslim cemaatlerin ve diğerlerinin mülkiyet haklarına tam olarak saygı gösterilmesini sağlaması gerekmektedir.

Yargı ve Temel Haklar

İfade özgürlüğü ihlallerindeki artış, ciddi endişe kaynağı olmuş ve basın özgürlüğü,

uygulamada daha fazla kısıtlanmaya devam etmiştir. Özellikle, örgütlü suçlar ve terörizmle ilgili yasal çerçeve ve bunun mahkemelerce yorumu istismara neden olmaktadır. Kamu görevlileri tarafından medyaya yapılan baskı ve muhalif gazetecilerin işlerine son verilmesiyle birlikte, bu durum oto sansürün yaygınlaşmasına neden olmuştur. İnternet sitelerinin sık sık yasaklanması ciddi endişe kaynağı olmaktadır ve İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanunun revize edilmesi gerekmektedir.

Toplanma ve örgütlenme özgürlüğüne ilişkin olarak sınırlı ilerleme kaydedilmiştir. Resmi izin alınmadan yapılan gösterilerde, özellikle de Kürt meselesi ile ilgili olanlarında, şiddet olayları yaşanmış ve güvenlik güçleri tarafından orantısız güç kullanılmıştır. Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanununun revize edilmesine ihtiyaç vardır. Sivil toplumun güçlendirilmesine yardımcı olmak bakımından sivil toplum kuruluşları için yardım toplanmasına ilişkin mevzuatın revize edilmesi gerekmektedir. Memurlara sendikal haklar ve toplu sözleşme hakkı tanınmasına ilişkin Kamu Görevlileri Sendikaları Kanununda değişiklik yapılmıştır. Ancak, yeni mevzuat, özellikle kamu görevlilerinin toplu sözleşme, uyuşmazlıkların çözümü ve grev hakları bakımından AB standartlarıyla ve Uluslararası Çalışma örgütü sözleşmeleriyle tam uyumlu değildir. Sivil toplumun, politika geliştirme çalışmalarına katılımına yönelik sürdürülebilir bir mekanizma yoktur. Siyasi partilere ilişkin mevzuata ilişkin hiçbir gelişme kaydedilmemiştir.